İstikamet; Yol ve Yolcu Dikotomisinde İnsanın Konumlanışı

 

    Nurettin beyin bir eserini okuyorum. Kanaatimce en kıymetli kitabı olarak ittihaz ettiğim, her cümlesi belki ders edilse ancak anlaşılabilecek bir eser olan Yarınki Türkiye, bu topraklara mensubiyeti olan ve bu mensubiyeti gereği mesuliyetinin idrakine varan Türk genci için yol gösterici bir kitaptır. Bu yazım ne eser hakkında genel bilgiler veren tanıtıcı bir metin olacak ne de herhangi bi değerlendirme yazısı hüviyetinde kaleme alınacaktır. Bilakis kaleme almak istediğim şey en son okuduğum sayfa da geçen son cümle üzerinden -özellikle üzerinden ifadesini kullanıyorum zira anlatmak istediğim bu cümle hakkında olmayıp yalnızca akisleridir- aklımda oluşan örüntüyü aktarmaktır. Cümle şöyle ki; “O zaman Yavuz Selim unutulmuş, Sezar tebcil edilmiştir.”

    Yıkılan ruh başlığını verdiği yazısının son cümlesi olarak serdettiği bu tümce başlı başına bir deklarasyondur desek sanıyorum hata etmiş olmayız. Toplumumuzu kendi değerlerine karşı kayıtsızlık ve bilgisizlik olarak tarif edebileceğimiz hayati öneme sahip birkaç umarsız tavrı yazısında eleştirmiş ve netice itibariyle yukarıdaki mezkûr ifadeyi yazmıştır. Fakat bu makalesinde verdiği örnek o kadar konuyu müşahhas kılmıştır ki ifadeleri sanki bir şairin derdini anlatırken pervanelerin ateşe koşuş hengamında nasıl feryat ettiklerini amma ve lakin bir o kadar da şevk ile nasıl ileriye atıldıklarını gösterir bir hüviyette anlatışına benzemektedir. Özetle, yazar, ulu Türk Hakanı Yavuz’un Mısır seferinden dönüşte gurur ve kibre kapılmamak için kapı önünde toplanan halkın kendini sitâyişle karşılamasını istemeyerek geceyi Üsküdar mevkiinde geçirmesi ve henüz güneş doğmadan sessizce şehre girmesini betimlemiş akabinde Sezar’ın büyük bir tören ile böbürlenerek şehre girişinden bahisle mukayese etmiştir. Bize ait olan neydi ve bizim için neden elzem(di) gibi birtakım başat sorulardan ve devamında nerede bu bizim olan, kayıp mı ettik, yoksa çalındı mı gibi bazı derin muhasebeler ile sorular sormuş ve konuyu kendi üslubunca cevaplandırmaya çalışmıştır.

    Sebeplerle çevrelenmiş ve her adımın başka bir adımı doğurduğu lâhutî düzende; beşeriyetten insaniyete terfi etmiş insan, bunun bir tezahürü olarak adımlarını o denli düşünerek atmalı ki belki kaplumbağa ile tavşan hikâyesine dönmeli yaşayışı. Yaptığı, söylediği ve düşündüğü her şey ile değer kazandığı veya kaybettiği bir dünyada yalnız hayatını sürdüren olmanın üstüne çıkmaya çabalayan insan, iyi düşünmeye matuf akabinde iyi söylemeye gayretkeş ve devamında iyi eylemeye çalışan oluşu ile müteal/aşkın olana erebilecek ve hayatı teneffüs edebilecektir. Ancak böyle bir düşünce insana ruhun yıkılmayacağını söyleyecek ve bunun neticesinde esrar-ı ilahisini terennüm edecektir. Zira merhum Topçu’nun ifade buyurduğu gibi bu tahayyül ile insan, sâde Yavuz olacaktır. Ez cümle işbu ikan insanı hayvandan ayırmış ve eşref safına dahil etmiştir.

    Müstakim olan da yani yönü belirlenmiş yol üzerinde ilerlemek ancak o yolun hakikatine varmak ve akabinde o yolun yolcusu olmakla kayıtlıdır. Fakat burada daha derin bir muhakeme vardır. Artık yolu ve yönü tartışmıyoruz. Bizim inceleme konumuz günümüz de şeytanın iğvasına malzeme olan bizatihi karanlık nokta yani eylem ve düşünce bütünlüğü. Konu aslında çok daha girift bir problemdir lakin olabildiğince öz halinde şunlar tadat edilebilir. Söz konusu iğva yani aldatmaca bize yolu karartmadı aksine yolları çatallandırmadı da; yaptığı şey yol mefhumunu hasis bir hale çevirdi. Artık yola önem veren kalmadı dahası artık yolda olan da yok, bir ileri sorun ise artık yol-olan kalmadı. Eşref boyutlu insan olmayı kendine etüt eden insan ise işte bu denli bir ufuk ile ancak ilerleyebilir. Zira yola önem vermek hayatiyet arz ediyorken, yolda olmak insaniyet, yol olmak Eşref makamıdır. Bu dizgi ile bizler önümüze bakmalıyız. Hülasa yol-olmak mefkûresi. Bu sayede belki yola önem verecek ve umulur ki yolda kendimizi tutabileceğiz. Nurettin beyinde işaret ettiği üzere ruhumuzu yeniden ikame edebileceğiz.

    Allah yolumuzu daima istikamet üzere eylesin. Amin!

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tövbe; İnsan Olabilmekte Anahtar Kavram

Hakka kötürüm olmak I

Bilenden Bilinene; İnsanın Hakikat Sorgusuna Giriş