Anmağa Değer Ne Varsa...
Kıymetli dostum Mesut Yalçın ve ailesine ithafen Her yazımda hayat ile başlıyorum cümlelerime. Yaşam esrarına ve onun keyfiyetine dair kendi zihin dünyamda oluşan birtakım vesikaları önce kendim sonra da sizlerle paylaşmaya gayret ediyorum bu sayfalarda. Ömür süresince asıl boyayı arayarak ilerlediğimiz ve bu vesile ile tavırdan tavra, renkte renge geçtiğimiz akabinde o “sıbgatullah” kıvamını tutturmak için çabaladığımız işbu yaşamda nice vakıalarla karşı karşıya kalıyoruz. Lakin tüm bunlara rağmen hayat her neşvesi ile bizi sarıyor ve ölüme adım adım yaklaşsak bile onu ancak son nefeste hatırlatıyor. Mebde ve meadın arasında “yaşanılan an”a muttali olan insan, nefsin sultasından sıyrılıp kendi dairesinden rabbine uruç edebilmenin tarifsiz mutluluğuyla hayatını “hayy” sırrı ve “hu” nidaları aracılığıyla hayat kılıyor ve ancak tezyin edebiliyor. İşte hayatın bir kez daha neşvü-nema bulduğu o anlarda ben de yazıyor ve bir mucizeye tanıklık etmenin keyfini çatıyorum. Tasavvu