Kayıtlar

gün etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Anmağa Değer Ne Varsa...

Resim
  Kıymetli dostum Mesut Yalçın ve ailesine ithafen      Her yazımda hayat ile başlıyorum cümlelerime. Yaşam esrarına ve onun keyfiyetine dair kendi zihin dünyamda oluşan birtakım vesikaları önce kendim sonra da sizlerle paylaşmaya gayret ediyorum bu sayfalarda. Ömür süresince asıl boyayı arayarak ilerlediğimiz ve bu vesile ile tavırdan tavra, renkte renge geçtiğimiz akabinde o “sıbgatullah” kıvamını tutturmak için çabaladığımız işbu yaşamda nice vakıalarla karşı karşıya kalıyoruz. Lakin tüm bunlara rağmen hayat her neşvesi ile bizi sarıyor ve ölüme adım adım yaklaşsak bile onu ancak son nefeste hatırlatıyor. Mebde ve meadın arasında “yaşanılan an”a muttali olan insan, nefsin sultasından sıyrılıp kendi dairesinden rabbine uruç edebilmenin tarifsiz mutluluğuyla hayatını “hayy” sırrı ve “hu” nidaları aracılığıyla hayat kılıyor ve ancak tezyin edebiliyor. İşte hayatın bir kez daha neşvü-nema bulduğu o anlarda ben de yazıyor ve bir mucizeye tanıklık etmenin keyfini çatıyorum.      Tasavvu

Gece!

Resim
     “Geceyi gündüze katarsın, gündüzü de geceye katarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın ve dilediğine sayısız rızık verirsin.”      Nefes      Geceler üzerine eminim çok şeyler yazılmıştır. Onun karanlığı hakkında ya da onun gündüze gebe oluşuna. Belki örttüğü bir alem veya ağzını açtırdığı çuvallar hakkında. Kimi zaman şiirlere davet edilmiş kimi zaman nesirleri süslemiş. Hem el emeği göz nuru örülmüş bir masal da denk gelinen bir arkadaş, bir yoldaş olmuş hem de gam müptelasının sığınağı. Öyle kağıtları tezyin etmiş ki onlara pahası biçilemez bir değer katmış. Dervişan zikrini ona açmış, alim gölgesini ona saklamış. Hz. Ömer’i yollara düşürmüş, Akif’in (Kocakarı İle Ömer | Safahat) dilinden de satırlara. Kimisi de mehtaba yolculuğa çıkmış (Yahya Kemal | Gece) sandalla onda. Ve dahi alemlere rahmet olarak gönderilen Nebiye (sas) ilk o tanık olmuş. Nitekim yazılmış, yayılmış, bilinmiş ve bildirilmiş. Gün olmuş can korkusuna binbir defa kadir kıymete binmiş gün

İnsanlık Tümcesi!

Resim
"Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen" ( Şeyh Galip )      İnsanı bir tümce içine sığdırmak istiyorum bazen. Her insanı teker teker ya da bir tümel olarak insanlığı. Öyle şümullü olsun ki bu tümce, yetmiş iki milleti birden kucaklasın mesela. Öyle bir dünya inşa etsin ki pirim Yunus gibi yüz yıllar sonra bile hoşgörüsü ile kaim olabilsin. Anadolu irfanını taşısın mesela. Maddeye inen gözlerin maneviyatta nasıl kör olduğunu bilerek maddeyi, o som elementi soysun ve ortaya latif bir cihaz elde etsin. Kâinatı, o som olandan yormasın. Soyut olandan sürdürsün. Soyut olanı somut olandan sıyırıp alsın. Alsın ki elimize geçenle değil yüreğimize sinenle uğraşalım. Sinsin gönlümüze ve oradan da dilimize bir cevher gibi yürüsün. Uğrasın satırda, defter çizgilerine hapsettiğimiz kelimeler ve cümleler birer birer dilimize/gönlümüze. “Neyin olduğunu” değil de “neyin olmasını” isteyelim. O tümceler bize insanı öyle anlatsın ki mesela onu Anka k