Kayıtlar

hakikat etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bilenden Bilinene; İnsanın Hakikat Sorgusuna Giriş

Resim
Sûrette nazar eyler isen sen ile ben var Ammâ ki hakîkatte ne sen var ne ben var Ziya Paşa        Yalnız İslam bilim tarihi içerisinde olmayıp tüm insanlık serüveni dahilinde hem fenni ilimler hem de sosyal ilimler aracılığıyla daima “hakikat” araya-gelinmiştir. Binaenaleyh kimi zaman kişinin kendisi ile var-olan ontik/fıtri bağını ve/veya çevresi ile oluşan toplumsal varoluşunu zehaba sürükleyecek raddelere getiren işbu “sorgulama” ya da daha basit bir ameliye ile anılırsa “fikir teatisinde bulunma” insan namına en mühim mülahazalardan birisini oluşturmaktadır. Kendisini idrak eden “ben” olarak enaniyet/ego/müdrik, bu sorgulamanın en temel mihenk taşlarından birisini oluşturmakta ve başta, öz olarak sözün taşıdığı mananın değer ve anlamına binaen konuyu kendi nezdinde tebellür ettirmektedir. Fakat sanıldığının aksine benlik (kendilik bilinci) tüm numen ve fenomenlere rağmen istizah beklemektedir. Zira dermeyan edilen her ifade bile onun ne-olduğuna ilişkin varlık ve anlam boyu

Hakka kötürüm olmak I

Resim
  İnsan, ya melekten yukarı ya da hayvandan aşağı…      Yalnız bu dünya da değil ukbaya doğru da kanat çırpmaya vazifedar kılınmış insan, anlam bulduğu her mahfilde arkasından gelenler için nazar edilecek bir manzara bırakmanın ve kendi çizeceği rotasının mütemmim noktası olmanın çok ötesinde, İslam, iman ve ihsan kavşaklarından salahiyetle geçerek O’nun (C.C) birer leal hükmünde olan Esma-i Hüsna’sından Hüda ismi esrarına müteallik olarak seraba ve zehaba kapılmadan yol ayrılıklarını tüm bir emniyetle geçmenin ve çatallanmadan, inhiraf sapaklarına ayrılmadan istikamet üzere ilerleyişini sürdürmenin, kendisi ile hedeflenen anlamı bulmanın yüzler belki binler mütenevvi’ cüzleri ile sergüzeştini tamamlamanın külfetini omuzlamıştır. Ruh ve bedenin mutabaat içinde misakını verişini kendi zamanının başını çeken rahm-ı mader’den sonuna karşılık gelen ölüm ile tahdit edilmiş hayatı arasında bulan insan bu ahdini yaşamı süresince yalnız bakan değil gören gözü, işiten değil duyan kulağı ve ko

“Hakîkat cümle âlem bir nefesdir”

Resim
 “Hakîkat cümle âlem bir nefesdir” Sun’ullâh-ı Gaybî        Hakikat      Hayat, içinde yüklendiği tüm mana fakülteleri ile beraber öylesine geniş ve esrarlı bir daire çizer ki insan bu çemberi kırmanın ötesinde belki bu dairenin hattına bile ulaşamaz. Kimi zaman o kavise benzer birtakım çizgiler hayalin ince cilvelerini cezbetse de nihayetinde bu hatt-ı münhanînin gerçek olmadığını ve daha ileriye gitmesi gerektiğini anlar. İşte insanın anlam yolculuğu bir bakıma bu sidret-ül münteha diyebileceğimiz çember kırma ameliyesi/cehdi/gayreti neticesinde gerçekleşir. O öyle bir ufuktur ki yollar büklüm büklüm ona doğru burulur. Lakin kişinin hayat Sergüzeştinde hayr ve şer bu yolları bazı yerlerde çatallandırır. Adem'in imtihanı da tam olarak burada görünmektedir. Binaenaleyh yol hem uzun hem kavisli hem de sislidir. Fakat biz biliyoruz ki yol da O'nun varlık da O'nundur. İşte bu bilinç hali ile yolu bulmalı akabinde o yolu bilmeli ve girmeliyiz. Girmeliyiz ki varlık için halif