Kayıtlar

kulluk etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Oruç: Beşeriyetten Samediyete Uzanan Bir İbadet

Resim
"Ey îman edenler sizden evvelki (ümmet)lere yazıldığı gibi sizin üzerinize de oruç yazıldı (farz edildi). Tâki korunasınız."  (Bakara suresi 183. Ayet-i Kerimesi) İttika bulmanın ve uruç basamaklarını her gönlün kendi derinliğince belki birer birer belki yüzer yüzer çıkmanın akabinde ilka kuşağına erişmenin esrarı ilahisine müteallik olan oruç ibadeti üstteki mezkûr ayet-i kerime de geçtiği üzere bizden önceki nice milletlere farz kılındığı gibi bizlerinde üzerine farz kılınmış kalem kalem, nakış nakış işlenmiştir. Dilimizde tutmak kelimesi ile tasvir ettiğimiz işbu ibadet mukayyet manaları dışında bir bütün olarak ele alınmaya çalışılacaktır. İnsanın beşeriyetten uzaklaşarak ism-i Subhan’a doğru nasıl üveyikler gibi kanat çırptığını heceleme gayretinde bulunacağım. Daima müstakbele nazar edecek ve her nazar ettiği yeri kendinden sonra geleceklere manzara kılacak, o mevcudat içerisinde teklife muhatap olmuş ve hayatını bu iltifat ile canlandırmış insan için oruç, nasıl na

Günler Kışın Ayazında Hala!

Resim
     Ne yazacağını bilmek ve bilmemek öyle ince ki aslında. Sözleri giydirmek ve onları bir şekle sokmak. Kılıç kadar keskin ve kıl kadar ince. Ne kadar okursan oku ve dahi ne kadar yazarsan yaz aslında dökülenler yalnızca yaşadıklarındır. Bu kaide sanırsam hiç değişmeyecek. Ne gördüyse göz diğer azalar ona tabi oluyor ya, yaşantıda da böyle diyebiliriz. Neler görüp neler yaşadıysa birey onu anca dökebiliyor. Bendeniz de birkaç kelam etmek için kalemi elime alıyorum. Lakin çok defalar yazacaklarım öyle beynimi karıştırıyor ki. Ne yazacağımı sapıtıyorum. Esasında bu kadar karışık olmasına karşın belki kronolojik şekilde ele alsam bitirebilirim. Lakin insan dediğimiz o muhteşem canlı öyle hayretengiz bir mecmu ki basitçe çözülmüyor. Bu bedenen olabileceği gibi ruhi olarak da böyle. Nitekim benim bahsettiğim sizlerin de tahminde bulunduğunuz üzere ruhi yapısı. Yazı yazacağım vakit beynim sanki her olayı, anıyı ve her bilmeceyi önüme seriyor ve gene ben bir müsamere izler gibi dalıp gidiyo

Can Bu İlden Göçmeden!

Resim
“Can bu ilden göçmedin cânânı bulmazsa ne güç Yârini terk etmedin yârânı bulmazsa ne güç.”      Kendime diyorum bazen ne için varsın diye. Cevap soruda gizli esasında ama ben gene de sormak istiyorum. Niyetim temcit pilavı gibi dönüp dolaşıp aynı soruyu sormak değil elbette. Sadece ekine köküne ayırmak ve neyi nerede aramak lazım ona bakıyorum. Bulabildim mi? Neme lazım efendim. Ayrıca sanırım bulmak da mümkün değil. Aramak farz, bulmak gaip. Tabi bu ibare bana ait. Bilgeye (!) sorsan o çoktan bulmuştur cananı. Canan demişken acaba can ile nasıl bir bağ söz konusu. Ukba yolcusu insan için yakinen bilgisine vakıf olunan o şey, hadisi şerife konu edinilmiş üç şeyden hangisi olsa gerek dersiniz? Güzel koku, kadın ve namaz. Canan hangisi? Aşıkândan olan ünlü halk kahramanımız bilge keloğlan gibi bizde hepsini tek vücutta toplayıp öyle mi anlasak? Ehli namaz güzel kokulu bir kadın. Ya da kadınlar için ehli namaz güzel kokulu bir erkek. Sizce bu basit değil mi? Bir misal anlatmak iste

Teklif'e talip olmak!

Resim
        “Allah niyetine ahireti alana dünyayı verir de niyetine dünyayı alana ahireti vermez.”     “Nasıl böyle olmaz ki zaten? Ahirete niyet etmek demek, Allah’a itaat etmek demektir. Çünkü niyet ibadetin/kulluğun ruhu ve tâ kendisidir.” (Şah-ı Geylani)     Kulluğa/ibadete riayet etmek o kadar mühim görülmüştür ki, kudema arasında acaba ibadetin terkinde kaynaklanan büyük günah, dinden çıkmaya sebep olur mu bahsinde sohbetler, münazaralar yapılmıştır. Kimi alime göre bu büyük günah dinden çıkmaya sebep olurken kimi alimimize göre günahkâr olduğumuza delâlettir, dinden çıkmaya değil. Peki bu kadar ehemmiyeti haiz bir konuya biz ne kadar vâkıfız?     İbadet/kulluk ya da daha da geniş bir mana ile anlatmak istersem biz mükellef insanlar olarak ne ile muhatap olduğumuzu ne teklif edildiğini biliyor muyuz? Ayet-i kerimde geçen “Biz emaneti göklere, yerküreye ve dağlara teklif ettik, ama onlar bunu yüklenmek istemediler, ondan korktular ve onu insan yüklendi. Kuşkusuz insan çok zalim, ç

Evde İken!

Resim
      Kimi alimlerimize göre “hikmet” mükemmellik/kusursuzluk kimilerine göre hükmün konuluş amacı kimilerine göre ise ilâhî sırların ve gerçeklerin bilgisi, varlıkların var oluş amaçlarının kavranması, sebeplerle bunların sonuçları arasındaki ilişkilerde ilâhî iradenin rolünün keşfedilmesidir. Bir felsefe disiplini olduğu gibi bazen onu içine alan bu hayretengiz kavram bizi hem derinden etkiliyor hem de bilinçsizce muamma halini koruyor. Peki ya terkip de kullandığımız diğer veciz kelime? “Hane.” Sadece bir evden fazlası demek olan bu mefhum oluşturduğumuz birliktelikle yalnızca basit bir birleşik isim olmayıp, bir evren/universe kuracak güce sahip terim ve bizim için ortak payda da buluştuğumuz çatıdır. Nitekim yolunun başında olan biz genç salikler olarak ellerinde kalemle bekleyen, “hikmeti” nerede bulsa onu ilahi emir gereğince alıp tahkik ve tenkitten geçirerek özümseyen bir grup arkadaş için sıradan bir kelime demeye çekinerek söze başlıyorum.      Sıkıntının farkında olsak d