Kavram "Tasavvurdan Tasdikata"
Giriş yerine
Bir
şeyin (objenin) etrafını sarmak, sarmalamak yahut o şeyin etrafını çevrelemek
diye belki tahsis ve tahdit ettiğimiz “kavram” kelimesi lugatlarımızda bu
şekilde bir tarifle ele alınmıştır. Klasik mantık literatürünü incelediğimizde umumi
bir tanım olan mezkûr ifadeler bulunur: “bir objenin zihindeki tasavvuru[1].”
Burada ne tasavvur kelimesine ne de obje kelimesine ve diğer konunun gereği
kullandığımız ifadeleri makalemizin şartları gereği ve ilgimizi sekteye uğratma
endişesi hasebiyle bilâ-fasıla geçilecektir. Vecibemizi yerince ifa edebilmek
ümidiyle…
Mantık ilmi dahilinde kavram ve mahiyeti
Kavram
için yukarıda da zikrettiğimiz gibi “bir şeyin (objenin) zihindeki ve zihne ait
tasarımı”[2] veya
“bir fikir (idea)”[3]
denmiştir. Mantık ilmi çerçevesinde yapılan okumalarda anlıyoruz ki Platon kavrama
gerçeklik yüklemiş ve idea sözcüğüyle tanıtmıştır.[4] Mantık
literatüründe kendisinin adı çokça geçen Aristoteles’e göre kavram ise
objenin tanımının (bir kelimeyle) ifadesidir.[5] Ele
aldığımız kavram ifadesi bazen tek bir kelimeden ibaret olduğu gibi
bazen de birkaç kelime ile kurulur. Misal olarak serdetmemiz gerekirse,
Gökkuşağı, Kütahya Lisesi, İslam Felsefesi… gibi. İşbu örnek olarak verdiğimiz
kavramlar hem tek bir fikri nazara vermiş hem de birden fazla kelime ve/veya
kelime öbeği şeklinde bildirilmiştir. Önerme içerisinde kullanılmadığı sürece
kavram ne doğrulanabilir ne de yanlışlanabilir ne olumlu ne de olumsuzdur.
Nitekim doğruluk ve yanlışlık kavramların olmayıp önermelerin tasnifinde
kullandığımız birer mısdaktır. Cürcani’nin Ta’rifât’ından ve İsmail
Hakkı İzmirli’nin Mi’yâru’l-‘ulûm adlı eserinden iktibasla bahsi ele
alıp kendi eserinde yeniden taksim ve tasnif ederek kullanan İ. Emiroğlu
kavramların ifade edilişi ve delâletleri adlı başlıkta delâleti sözlü ve sözsüz
diyerek iki kısma, bu iki kısmı da tabiî, aklî ve vaz’î olmak üzere üçe ayırır.
Lakin kendisinin de belirttiği üzere bu delâlet eşkalinden yalnızca biri “sözlü
vaz’î” olan mantığın ilgi alanına girer. Bunun sebebi işbu delâletin asıl ve
öneminin söz olmasıdır. Anlamlı ve objeleri ifadeye kâfi gelmesidir.
Kavram çeşitleri
Kavramlar
aslen Tümel-tekil-tikel şeklinde çeşitlendirilse de bunun dışında daha başka
türler de sayılmıştır. Fakat bu gruplandırmalar mutlak değildir.[6]
·
Tümel, tikel ve tekil:
Münferit bir şekilde irdelendiğinde kaplam ve kemiyet hususundan mütevellit
olarak bu tasnife tabi tutulurlar. Kaplam tümüyle ele alındığında küllî/tümel
(her akademisyen, bütün ağaçlar vb.), belirtilen kavram kaplamın belirli bir
cüzünü zapt ediyorsa cüz’î/tikel (kimi müşteriler, bazı binalar vb.) ma’mâfîh
kavram tek bir şeyin müşiri ise ferdî/tekil (Refik, Malaga vb.) adını alır.
·
Soyut ve somut: zihinde
başka bir şey ile alakadar olup o şeyin keyfiyetini bildiren yani başka bir
şeye bağlı olarak açıkladığımız kavram mücerret/soyut (cesaret) eğer başkasına
bağlı olmaksızın bulunabilen, zihnin haricinde olan ise müşahhas/somut (meyve)
kavramdır. Her ne kadar mantık ilminde de incelense de ontolojik ve
epistemolojik bir ayrımdır.[7]
·
Kolektif ve distribütif: Muhtelif
gruplara dahil olan tekillerin bir gaye uğruna bir araya gelerek oluşturdukları
topluluk için kullanılan kavram kolektif (emniyet teşkilatı), bireyde tezahür
eden kavram ise distribütiftir (polis memuru).
·
Olumlu ve olumsuz: Bir kavramın
kendisine müspet, mütenakızına/çelişiğine menfi kavram denir. İngiliz mantıkçı
De Morgan’ın ilk olarak ele aldığını yapılan okumalardan biliyoruz. Misal hükmünde
“hayvan” müspetken “hayvan olmayan” menfidir.
·
Açık-seçik: Başka
kavramlarla karışmadan tanına bilinen kavrama vazıh, başka kavramlardan
ayırt edebildiğimize de sarih kavram deriz. Açık kavramın zıddı için müphem
ifadesini kullanırken, seçik kavram için mültebis ifadesi tercih edilir.
Kavramları
birbirleri ile olan ilişkilerine göre de tasnife tabi tutarız. Bunlar özsel/zatî
ve ilintisel/arazî, mutlak/bağıl-olmayan ve izafi/bağıl-olan’dır.
Bahsedilen iki kavramdan biri diğerine özgü bir kavram ise buna zatî, eğer ona
özgü olmayıp başka kavramlarca da söz konusuysa arazî denir. Başka bir varlığa
ihtiyaç duymadan kendini ikame eden kavrama mutlak, başka bir varlığa muhtaç
olan kavrama ise izafi denir.
Kavramların çeşitli delâletleri
Nelik
diyerek de bahsettiğimiz mahiyet, külli bir kavramın sadece zihindeki
bireylerinin dikkate alınmasıdır. Etimosundan (köken bilgisi) da anladığımız
üzere bir şeyin “ne olduğu”dur. Eğer bir kavramın zihin dışındaki bireyleri
dikkate alınırsa buna hakikat/gerçeklik denir. Bu konu da dikkat
edilmesi gereken husus her gerçekliğin bir mahiyeti olmasına karşın her
mahiyetin bir gerçekliği yoktur. Kaf dağının mahiyeti olduğu halde bir gerçekliği
yoktur. Gerçekliği olan bir kavramı ana nitelleri ile diğerlerinden ayırt
etmeye hüviyet/kimlik denir.
Bir kavram ya teşmil ettiği bireylerine delâlet eder yahut o bireylerin konu ve özelliklerine. Daha vazıh bir ifade denilirse, içlem bir kavramı kendine dahil eden, kaplam ise bir kavrama dahil olan terimdir diyebiliriz. Örnek sadedinde ilim-sosyal ilimler-mantık-beş tümel desek bunlardan içlemi olmayan ilim iken kaplamı olmayan da beş tümeldir. İçlem ve kaplam arasındaki ilişki; kaplam artarsa içlem azalır, içlem artarsa kaplam azalır şeklinde ters orantılıdır.
Kaynakça
Doğan ÖZLEM,
Mantık, 2004
İbrahim
EMİROĞLU, Klasik Mantığa Giriş, 2019
Necati ÖNER,
Klasik Mantık, 1991
Nurettin TOPÇU,
Mantık, 2006
Hamdi Ragıp
ATADEMİR, Aristo’nun Mantık ve İlim Anlayışı, 1974
İsmail KÖZ, Kavram
Mantığı,
İbrahim ÇAPAK,
Ana Hatlarıyla Mantık, 2018
DİA, Mantık,
Tasavvurat
[1] İbrahim EMİROĞLU, Klasik Mantığa
Giriş, 2019, s. 57
[2] Doğan ÖZLEM, Mantık, 2004, s. 65
[3] Necati ÖNER, Klasik Mantık, 1991, s.
16
[4] Özlem, A.g.e., s. 65
[5] Hamdi Ragıp ATADEMİR, Aristo’nun
Mantık ve İlim Anlayışı, 1974, s. 99
[6]
Emiroğlu, A.g.e, s. 60
[7]
Özlem, A.g.e, s. 70
Yorumlar
Yorum Gönder