Bir Başka Duyuş Atmosferi Üç Aylar

“Allahım, Receb ve Şâbanı bize mübarek kıl ve bizi Ramazana ulaştır!” 

    En derin gecelerin ardında tütsülenmiş ince haliyle bile Kamer esna-yı zaafında, müşarun bi'l-benan olurmuş. O bütün bütün parçalanmış ve yitirilmiş bir ayın ardından tekrar doğumun muştusunu gönüllerin müjdesi kılmış ve ışık hülyalarını tüm dil erbabına hibe etmiştir. Mükerreren insan için hayatı “hu” nidalarına gark etmeyi borç bilmiş ve onları kurbiyetin sınırlarına taşımak istemiştir. Nitekim beşer ancak bu yakınlık ile sınırlarını elest bezminde verdiği ahd-i misakı ile yenileyebilecek ve kendi sidretü’l-müntehasını çizebilecektir. Belki bu vüsat dairesince de zatına mazhar İsm-i Azam’ı bulabilecektir. Ne denli büyük bir gayret ki himmeti; teslim, tevekkül ve tevfiz ile bezemiş ve hayatını sanki bir ibrişim gibi donatabilecektir. İlmek ilmek dantelasını çıkardığı o geometriyi kendisine yol haritası yapabilecek ve nihayetinde bu ameli gereğince nefsini tanıyarak rabbini bilecektir. O hilal öyle müşahhas aylara tanıklık eder ki ilk o gördüğü için olsa gerek parıl parıl ukbayı anımsatır bir ışıltı ile gözleri kendisini arar bulur. Ve bize sınırlarının ilahi bir inayet ile çizildiği o muazzam üç ayın beşaretini sunacaktır. Recep, Şaban ve Ramazan olarak bildiğimiz ve isimler ile tahdit edilemeyecek kadar şamil bir kavis çizen bu aylar kamerin kendi devrini tamamlamasından çok daha öte bir emir ile belki Yusuf nebinin önünde eğilen ve kutsiyetine inhina ile saygılarını gösterdikleri o Seyyarat avaz gibi serfiraz bir vaziyetle insanlığa mana ölçüsünce rabbinin sebepler dairesinden kab-ı kavseyne dek uzanan o mütemmim yolculuğunu hatırlatıcıdır. İşte bu denli bir sefere tabi olabilmek de insan için ancak Regaip, Miraç, Berat ve Kadir gece ve kandillerinin mişkatü-l’envar gibi efsunları ile insanı büyülemesi ve öz gerilimi için gerekli olan o müteharrik gücü elde etmesi adına ifa edilesi müstesna güzellerdir. Evet öyle güzellerdir ki bu ay ve tazammum ettikleri geceler, beşerin hayatiyeti için ilzam eden tüm gereksinimlerini kendilerinde temerküz ettirmişler ve her batmanda o veciz müsalemeti sağlamışlardır. Binaenaleyh insan yaşamını umrana bağlı kılarak tabiatıyla temeddün bulmuş ve o gecelerin kandilleri ile eşyanın madde perdelerini sıyırabilmiş ve arkalarında bulunan marifet ve hakikat damarlarını esbaptan soyarak uyanış ve diriliş bulacakları Firdevslerin hülyalarını tadabilmişlerdir. İşte tüm bu hayaller ile seyrini tamamlayan insan hedefine matuf olarak o müstesna ve aheste güzel ayların gün, gece ve belki her saat dilimini yaşanır kılmış ukbaya uzattıkları duaları ile O’na seza kılmayı başararak kendilerinin sidreleri için gerekli olan cevheri elde etme namına büyülenmiş ve kulaklarına fısıldanan o musikiyi makam ve usulüne has duyuş ve sezişi ile kendisine hayat kılmayı amaç edinmiştir.

    Her gecesi ile birer şeb-i aruz sunan üç aylar, kamerin doğumundan daha birkaç gün sonrasında bizlere rağbet etmekte ve bollukları ile merhabasını lahuti alemlerin renkleri ile taçlandırmış bir vaziyetteki o hayret-engiz enstrümanları ile bir doğum vaadi ya da bir kurtuluş ümidi sunar. İlerisinde sakladığı Ramazan ayı ıtriyatının kokusu ile nefha-i ilahinin tütsülediği orucu bizlere müjdeleyen Regaip göğü kandillerle süslenmiş bir macera ile güzelliğine meftun aheste cilvelerini beşaret buyurarak Tevvab kapısında bulunma azizliğine erişebilmiş müminler için sırlı bir derinliğe sahip ötelere açılan pencere olmuştur. O gecede gördükleri hülyaların gurup ve tulu’ları ile munisleşen mu’tekid her bir âdem ukba buutlu terennümleri ile münevver olabilme şerefine nail olabilmişler ve o şiirin şuuru ile istihdaf ettikleri görevleri vesilesiyle nümayandırlar. Belki bu vesile ile pinhan olmuş lakin ayan kuşağında birer zebercet gibi kendi remizlerini donanmışlardır.

    İşte tüm bu vazife ve ifa bilinci ile o müminler inhina esrarı ve kendilerine teklif edilen soru uyarınca yollarını bulmuş belki o yolların engin ve dinginliği ile huzura erişmişlerdir. Nitekim önce imana muhatap olan beşer için insaniyet eman nağmeleri ile ancak sekinete mazhar olabilecektir. Bu vesile ile üç aylar onun namıma birer mana ölçüsü ve yol işareti olabilecektir. Sidre yolculuğundaki dosdoğru yolu o ayların gün ve gecelerini süsleyen kandilleri ile bulabilecek ve Andelib-i zi-şan Efendimiz gibi şu sözleri söyleyebilecektir: “Allahım, Receb ve Şâbanı bize mübarek kıl ve bizi Ramazana ulaştır!”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Bir Vicdan Muhasebesi"

Ve İnsan Yanıldı | İnsanlık Tümcesi

Bilenden Bilinene; İnsanın Hakikat Sorgusuna Giriş